Abi...

Senelerdir çeşitli mizah dergilerinde boy göstermekte olan bir abimiz var. Kendisine seçtiği isim Otisabi de ondan abimiz demekteyim. Yoksa hissiyatım bambaşka...

Yazıp çizdikleri çerçevesinde anladığım o ki; kadın ırkının tüm hal ve hareketlerini çözmüş, ne istediklerini, hayattan beklentilerini yutmuş, libidosu tavanda, IQ'su fezada nefis bir insan. Adeta bir Bond, James Bond. O da her filminde -karakteri canlandıran başrol oyuncusu her kim olursa olsun- etrafındaki belli bir kritere sahip bütün dişileri etkiler, birbirlerinin olurlar bir şekilde.

Abi, Otisabi...

Son zamanlarda okuduğum macerasıyla artık tecavüze yeltendiğini de görmekteyiz. Ne kadar güzel, ne kadar harika yapmışsın diyip alkışlamamız mı gerekiyor acaba? Oh be yürü erkekliğin şanındandır mı demeliyiz? Son karede verdiği sosyal mesajdan etkilenip "vay be, adam içinde bulunduğumuz acınası durumu ne güzel gözler önüne sermiş!!" mi demeliyiz? "Onun da hoşuna gitti, gülümsüyordu..." demesinden güç alıp yeni Pippa Bacca vakkalarına ismimizi altın harflerle mi yazdırmalıyız? Komik desen değil, öğretici desen değil. Ne ulan bu? Ne??

Seneler senesidir bu arkadaşa tam sayfa verir dergiler. Yazık değil mi o koca sayfaya? On tane daha yeni yetmenin karikatürünü koy, daha içerik zengini, daha komik bir şeyler koy ne bileyim... Dergi editörü ne mantıkla onu yayınlar? Eşi dostu, kendisinden başka okuyanı yok mudur bu adamın yayınlanmadan evvel, "artık eşeği baraja dayadın" demez mi kimse?










Bitti... İyice Oku

yonca evcimik- sonbaharda geleceğim



son zamanlarda moda bir trend var. 3-4 yıl öncesine kadar umarsızca t.şak geçtiğimiz 90'lı yılların şarkıları, şimdi değere bindi. ama tabi, dönemin koşullarını da göz ardı etmediğim için, "napsınlar lan" da diyebiliyorum çoğu zaman.

şarkının klibi buysa, hiç şaşırmam. keşke bütün şarkıların klipleri böyle olsaydı hatta. koy vesikalığını, oohh mis. bir sürü para harcanıyor. oysa ki, youtube gençliği gibi, slayt şovlar hazırlanıp, bu iş ucuza halledilebilirmiş. o kadar kastınız, hakan peker'in "efsane" şarkısına çektiği klipten başka bir bok hatırlamıyorum. sizin için diyorum, benim için herhangi bir sorun yok.

şarkıya gelecek olursak... ah ah, o orglu yıllar. orgun bu kadar tutulmasının sebebi, evlerin dar olması bence. org portable bir alet. işin bitti mi kaldır köşeye. piano alsan, apartmana sıkışmış aile babasını iyice daraltacak zaten. kazulet gibibir alet. zaten eşşek gibi bir de vitrin var. anne ondan asla vazgeçmez. o zaman bye bye piano. yemin ederim, zaten eve piano alsan, yemek masası, fiskos masası olur.

o yüzden, daha bir candır, daha bir kenandır bu org denilen alet. bu ülkeden mozartlar, rahmaninovlar çıkmıyorsa, sebebi de mimariden zerre nasibini almamış müteahhitlerdir, turgut özal'dır hatta. hatta naim süleymanoğlu'dur.


neyse şarkı güzel efendim. orgun otomatik tempo tuşuyla fona dıp dıp dırırırıp dırı dırı.. diye bir melodi atılmış. sözlerde, beklenilenin aksine, umut veriyor, sonbahara farklı bir anlam yüklemiş. teşekkürler yonca evcimik. ellerine sağlık. şiştik valla, bir kahve iyi gider. İyice Oku

Son Ders: Ferhan Şensoy

Daha önce bazı kopukluklar nedeniyle tamamını izleyemediğim filmi dün tekrar görünce, işi gücü bırakıp oturdum tv nin karşısına. Ferhan Şensoy, karizma nedir? Nasıl karizma olunur? un cevabını verircesine, rolün hakkını vermiş.

---Ağır derecede Film anlatımı---

"İlk dersimiz kimsenin buradan alınacak derse ihtiyacı olmadığı, dersi hayat verir." diyebilecek kadar farklı bir öğretim şekli kullanarak, öğrencilerinin sorunlarına eğilmesi ve bunları çözüme ulaştırmaları için çaba göstermelerini isteyen, yurt dışından gelmiş bir prof. olarak karşımıza çıkar Ferhan Şensoy(Saffet Hoca). Öğrenciler arasındaki konuşmalarla gülme krizlerine girip sonra gelen duygusallıkla göz yaşlarınıza hakim olamaya bilirsiniz.

68 kuşağından 5 arkadaşın Deniz abilerinin izinden birbirlerine verdikleri sözler ardından birbirlerinden ayrı düşmüş ve yıllar sonra buluşmuşlardır ama artık 4 kişilerdir. 3 arkadaşın o zaman ki düşüncelerinden uzaklaştığını, 1 tanesinin eski düşüncelerini devam ettirdiğini görüyoruz(Esas oğlanın babası).

Üniversite öğrencisi olan esas oğlanımız Ulaş üniversitenin zor kızlarından olduğu söylenen Deren'e sevgisini açmaya çalışmaktadır. Saffet Hocanın-Ferhan Şensoy- yazdığı yeni kitabının notlarını bir şekilde ulaşan Ulaş, kitabı okudukça hiç bir şeyi ertelememesi gerektiğinin farkına varıp, Deren'e açılır. Deren bir çevre gönüllüsü olarak 5 arkadaştan fabrikaları olan birinin canını sıkmış ve polis karakola götürdüğünde, Deren ve Ulaş'ın arkasından Saffet Hoca da karakola gider.

"Kavgayla olmuyorsa, çocuklarla..."

---Ağır derecede Film anlatımı---

Filmin tamamını anlatmamak için kendimi zor tutuyorum, uzun zamandır bu kadar şık bir türk filmi izlememiştim. Konusu oyuncuları her yönüyle 10 numara bir film.

İzleyin, izlettirin... İyice Oku