batsın bu "cesur yeni dünya"

henüz bitirdiğim aldous huxley'in "cesur yeni dünya"sına göndermede bulundum, evet.

üniversiteye kadar salihli'de yaşadım. oranın şöyle garip bir durumu vardır: bisan bisiklet süren emekli adamları (b.s.e.a) çoktur. bunlardan biri de babamdır. ben bu emekli adamın bisiklet sürme işini, üniversiteye kadar ilçe dışına gözlemleyecek kadar çıkmadığım için, ulusal belki de enternasyonel bir olay sanıyordum. sonra okumak için memleket dışına çıktığımda "hey nerede bu adamlar, nerede bu emekliler" diye gökyüzüne haykırmıştım. bütün arkadaşlar, ilk bayram tatili için geldiğimiz memleketteki meyhanede aynı şeyi konuşuyorduk. orada, salihli'nin dışında, b.s.e.a yoktu. hatta meyhaneye son giren arkadaş, yüzü asık şekilde masaya oturduğunda, sanki konuşmadan haberdarmış gibi "yok, di mi?" diye sorduk. "yok" dedi.

cesur yeni dünyada, b.s.e.a için yer yoktu.

fantastik derecede aklın ve mühendisliğin hüküm sürdüğü bir dünya ve bu dünyanın dışında kalan, sayıları az olan muhafazakar ve ilkel vahşiler. ford sonrası, seri üretim ve daha sonra esnek üretim modelinin, insan üretimine kadar varmış. insan okurken "hay amuğa goyum, cep telefonundan sonra duracaktık, yoksa bu gidiş, gidiş değil aga" diyor. nasıl beşiktaşlı bir adam "metin-ali-feyyaz"dan feyz alır, onu poster yaparsa, bunlar da "cemaat-özdeşlik-istikrar"ı kendilerine besmele bellemişler, duvarlara yazmışlar. ayrıca insanlar, duygulara yer olmayan, şartlandırılarak bir çocuk geçirilen bu net dünyada, mutluluğu "soma" denen uyuşturucuda buluyor.

benim gibi sıradan insanların, hafif olağandışı öykülerini okumaktan zevk alan bir adam için, bu bilim kurgu romanı çok fazla metafor ve gönderme içerse de, bu dünyadaki pedagojik şartlandırılışlarımızla ilgili çok fazla detayı algıladığımı söyleyebilirim.

yani ben b.s.e.a olmayan bir yerde büyümüş olsaydım, emeklilik ikramiyesiyle bisiklet almanın hayalini kuruyor olmayacaktım.

Share this post!

Bookmark and Share

0 pipo: